Dilerseniz bu ileti üzerinden, dilerseniz yavuz@lartesnotlar.com’a e-mail atarak bana ulaşabilirsiniz |
Günlüğe yazarken bana gülümseyen bir konuyu daha açık halde bir daha tanıyayım diye karalama defterinde üzerine gittim. Çıkanı da abonelere paylaşayım dedim.
---
Kayıplar telafi edilemez derecede değilse ve sizden başkasını ağır mahrumiyetlere ve mağduriyetlere uğratmıyorsa yanılmakta güzellik ve kıymet vardır. Bu güzelliği ancak manevi ikliminde, yanılgı içinde olanın da bir fırsatın eşiğinde olduğunu sezecek şefkati geliştirenler fark eder ve nefsinin hesabına o kişinin yanılgısında tepinme edepsizliğine girişmeyenler görür. Yanılgıyı düzeltmek için gönül kırıcı hatta nefis gıdıklayıcı karşılıklara rağmen gönül koymadan, düzeltici vazifede nazik bir ısrarla el uzatmak ile kardeşinin kusurunun üstünde tepinmek ayrı iki şeydir.
Yanılmak yine kıymetlidir. Çünkü ancak yanılabiliyorsak, yani egomuz yanılabilecek kadar kuvvetli ve sağlıklıysa yanılgıdan faydalanabiliriz. Ancak hiç yanılmıyorsak(!), yanılamıyorsak(!) manevi büyümenin hazinelerine, sanki ceplerimiz çok doluymuşçasına, yok ben istemem diyebilir, böylesi bir ikrama sırt çevirebiliriz. Halbuki manevi büyüme dahi yanılmada gizlidir. Çünkü anlam dünyasını imar etmek biraz da anlama kusurlarımızı tamir etmekten geçer.
Kesin inançları ile sardığı egosunun çatırdayan yerlerinden gelen yardım seslerini işitmemek için kaçan insanın en büyük illüzyonlarından biri de, karşısındakinin ifade ve tavırlarında yakaladığını düşündüğü, ortada olsaydı zaten(!) görünmesi en kolay olan ama sadece kendisine görünür sandığı kusurlardır. Halbuki bir kişiyi nasıl yanlış anladığımız, bizim anlama kanallarımızdaki pürüzlere de işaret edebilir. Düşünmede talimli kişi kendini test etmeden yargıda bulunmaz ve zannın büyüğünden kaçınır. Yavaş düşünür. Talimsiz kişi ise kendi illüzyonunu karşının kusuru sanar ve şahsı o kusura gömer. Acele eder. Sahici bir tartışmanın en temel tavırlarından biri olan ‘söylediğini ben şöyle duyuyorum, bunu mu kast ediyorsun’ demek yerine, senin hatan şu diye üstenci bir tavırla nefsine puan kazandırma gayretine girer. Böyle her giriş bir nasipsizliğe işarettir. Böylesi bir tavırla ne tatlı bir muhabbet edilir, ne de sorun çözülür.
Dinleme ameliyesi tedaviye muhtaç böyle kulaklar sabırsızdır, sizin kendinizi en iyi şekilde anlatmanıza dair beklentiye girer ama sözünüzün bitmesini dahi bekleyemez. Onu ancak ya konuşmayarak ya da onun ağzından çıka gelen şeyi ağzına geri tıkacak bir ısrarla kendi sözünüzü bitirerek durdurabilirsiniz. Buna gerek de yoktur. Çünkü çoğu zaman iyi bir niyetle de olsa, söylediklerinizi anlamadığını söyleme cesareti gösteremediğinden ya da içten içe sizi anlamasına ihtiyaç bile duymadığından söyleyeceklerini söylemekte sabırsızca debelenir ve genelde ne beklemekte başırılı olur ne de dinlemekte.
Böylesinin bıyık altından gülmelerini de aldırış etmeyin. Onları bir yanılgının içinde ve haliyle büyüme ve olgunlaşmanın eşiğinde olduğunu düşünüp şefkatinizi diri tutun. Şefkatinizin yetmediği anlar, bilmiyorum padişahım sen daha iyi bilirsin deyip dinleme ameliyenizi talime tabi tutun. Çünkü çoğu, ruh dünyasındaki depremlerin fay hatlarını başkasının coğrafyasında arar da arar ve bulduğunu sanınca çıkan yıkımdan sizi sorumlu tutmaktan da çekinmez.
Muhabbetle
Yavuz
|
|
Yavuz Caner
Lütfen yorumlarını ve iletmek istediğin mesajı bu e-maile karşılık vererek bana ulaştır.
|
Cambridge, Massachusetts
Unsubscribe · Preferences