profile

L'ARTES E-BÜLTEN

Defterimdeki notlarımı paylaşıyorum.

Jun 23 • 13 min read

Evrimin Çökmesini İstiyorsan Bunu Oku


LARTES Okuma-Dinleme Notları

"Bugün yazdıklarım dün düşündüklerimdir, yarın değişebilir, umarım da değişir."

Okuyucu dost ->

Okuma notlarında yanlış bilgi ve eksik görürsen bana YAZ. Beni cahilliğimle baş başa bırak

Dilerseniz bu ileti üzerinden, dilerseniz yavuz@lartesnotlar.com’a e-mail atarak bana ulaşabilirsiniz

Öncelikle merhaba, eğer beni Patreon'dan desteklemek istersen buna asla hayır demem. Evet derim :D. Her destek, bu yazılara daha fazla zaman ayırmama imkan tanıyor. Kişisel sorularını ise e-mail atmaktan asla çekinme. Her e-mail beni oldukça mutlu ediyor.

Gönüllerinize su serpin. Bu yazıda evrimi çökertiyoruz. Evrim teorisinin açıklayıcı gücünü zorlayacak ‘senaryolar’ üzerine konuşacağız. Netice itibariyle bugün Evrim Teorisi’ni yerle bir etmek isteyen arkadaşlarımıza bilimsel bir reçete sunacağız.

(Bu yazının daha iyi anlaşılmasına Evrim Nedir ve Evrim Ne Değildir serilerinin tamamının okunması katkıda bulunacaktır.)

Evrim teorisi, biyolojik çeşitliliği ve türlerin(canlılığın değil) kökeninine açıklamalar getiren geniş kapsamlı bir bilimsel teoridir. Ancak, bilimsel bir teori olarak, evrim teorisinin yanlışlanabilir olması gerekir.

Geçen bölümde bahsettiğimiz gibi bilimde iddiaların gücü kanıtlama çabasından değil çürütmeye dair girişimlerden gelir. Bu yüzden bilimsel bir teorinin temel iddiaları yanlışlanabilir önermeler üzerine kuruludur.

Bu da demektir ki, bir iddialar paketinin bilimsel teori olma yoluna girebilmesi için öncelikle belirli koşullar altında yanlışlanabilir olma potansiyeli taşıması gerekiyor. Tıpkı bilimsel Evrim Teorisi gibi 🙂

Yani belirli koşullar altında evrim teorisinin geçersiz olabilmesi zaten Modern Evrimsel Sentez’in bilimsel olabilmesi için bir zorunluluktur.

Bu ne demek?

Eğer evrim teorisi belirli koşullar altında geçersiz olamayacak kadar test edilemez iddialar üstüne kurulsaydı, bilimsel bir teori olamazdı.

Bugün bu enteresan meseleye birkaç farklı açıdan bakmayı deneyeceğiz.

Çünkü Evrim Teori’sine ne olacağı, elimize geçen yeni verilerin, teorinin hangi ilkelerinin açıklayıcılığını yetersiz kıldığına veya zorladığına göre değişecektir.

Örneğin Douglas Futuyma’nın en güncel Evrimsel Biyoloji ders kitaplarından biri olan Evolution(https://global.oup.com/ushe/product/evolution-9780197619612?cc=us&lang=en&)’daki Modern Evrimsel Sentez’in ilkelerini göz önünde bulunduralım.

Textbook’ta da göreceğimiz 4. madde olan ‘Genetik varyasyon rastgele mutasyonlar ve rekombinasyon ile ortaya çıkar' ilkesi üzerinden ufak örneklerle ilerleyelim. (Buradaki rastgeleye takılmayın, sonraki bölümlerde bu rastgelenin evrim biyolojisindeki anlamı üzerinde duracağız ve hatırlayın ki doğal seçilim mutasyonları favorize ederek popülasyonda kalıcı hale gelmelerini sağlar)

Diyelim ki seçilim baskıları altında seçilecek özelliklerin içinden doğduğu genetik varyasyonların ortaya çıkışıyla ilgili yeni bir bilgi elimize geçti. Bu bilgi ise ‘daha adını vermediğimiz ve genetik çeşitlenmede rol oynayan yeni bir mekanizma olsun ve biz bu mekanizmaya şoko-şoko mekanizması ismini verelim’.

Eğer bu şoko-şoko mekanizması seçilime tâbi olabilen varyasyonlarla sadece genetik çeşitliliğe katkıda bulunuyorsa, kuvvetle muhtemel çığır açan bir veri olmasına rağmen teorinin açıklayıcılığına bir zarar gelmeyecektir.

Çünkü sadece seçilim baskısı altında, popülasyon içindeki genetik varyasyonlardan seçilecek genetik çeşitliliği yaratan yeni bir bilgidir bu. Seçilim ve genetik varyasyonun evrim biyolojisi içindeki yerini sorgulatacak bir veri değildir. Hatta evrim genetiği alanındaki kimi soruların cevaplanmasına yardım dahi edebilir. Böyle bir keşfin, evrim biyolojisinin açıklayıcı gücüne katkı sağlama ihtimali yüksektir.

Senaryoyu biraz daha zorlayalım.

Diyelim ki tabiatta daha önce hiçbir canlı organizmada görmediğimiz yeni bazlara ve farklı kodon yapılarına sahip bir genetik yapı veya bu yapılara sahip canlı popülasyonlarına rastladık? O zaman ne olur?

Ortalık karışır. Aramızdan bazıları şu an sorun değil dese de bu olası tablonun Evrim Teorisi’nin temel ilkeleriyle olmasa da bazı iddialarıyla çeliştiğini dürüstçe ifade etmemiz gerekir.

Böyle bir duruma dair yüzlercen hatta binlerce soru sorabiliriz gerekir. Biz sadece konumuzla alakalı birkaç soru soralım.

  • Bu yeni genetik yapı nasıl ve nerede ortaya çıktı?
  • Bu olağan dışı genetik yapı, doğal seçilime tabi olacak genetik varyasyonlar üretebilir mi?
  • Bu yapı, genetik kodun evrenselliği ilkesine nasıl meydan okuyor?
  • Bu yeni genetik yapı, mevcut genetik yapılarla nasıl rekabet eder? Avantajları veya dezavantajları nelerdir?
  • Bu yeni yapı, bildiğimiz genetik mekanizmalarla nasıl etkileşime giriyor?

Şimdi oldukça basit, hatta uzatmamak için eksik olacak kadar basit kısa tartışmalar yaratmaya çalışalım.

Diğer tüm maddeleri etkisiz kabul edelim. Sadece 2. soruyu hesaba katılım. Eğer bu olağan dışı genetik yapı doğal seçilime tabi olacak genetik varyasyonlar üretemiyorsa bu korkunç bir tartışma yaratır.

Ancak doğal seçilime tabi olmayan genetik varyasyonlar üretmemek ne anlama gelir? Önce bunu belirlememiz gerekir!

Diyelim ki bu canlının dünyanın bir çok yerinde farklı seçilim baskıları altında hiçbir varyasyon üretmeden hayatta kaldığı kanıtlansın(WAOW). Biliyoruz ki varyasyon üretemeyen canlıların zorlayıcı şartlar altında hayatta kalma ihtimalleri düşüktür. Bunun nedeni, genetik varyasyonların organizmaların çevresel değişikliklere uyum sağlamasını kolaylaştırmasıdır.

Ancak şöyle bir sorunumuz daha var. Zaten seçilim baskısı hayatta kalma ve üreme şanslarını etkileyen faktörler demek. Böylesi hiçbir şeyin etkilemediği bir canlı için seçilim baskısını bile konuşamayız... Ortalık ayağa kalkar(Ben böyle durumlarda oturmayı tercih ederim)

Böylesi senaryoda bırakın evrim teorisini falan bir kenara. Hücre teorisinden tutun da temel biyolojiye kadar yer yerinden oynar. Yetmez bizlere canlılığın ne olduğunu, bir daha ve bu sefer uzun zaman gündemden düşmeyecek şekilde sorgulatır. Çok da heyecanlı olur. Keşke olsa :)

Ancak bu durumda bile, tanıdık olduğumuz DNA yapıları üzerinde gerçekleştirilen binlerce çalışma ve kanıt bizlere, alışık olduğumuz genetik yapıların çeşitliliğinin evrim teorisi içinde çok rahat açıklanabileceğini hala gösteriyor olacaktır.

Yani, eğer bu olağan dışı genetik yapı doğal seçilime tabi olacak genetik varyasyonlar üretemiyorsa hatta seçilim baskısı gibi evrimin temel işleyişinin merkezinde olan mekanizmaları boşa düşürüyorsa, bu durum var olan evrim teorisinin temel ilkelerini kesinlikle sarsacaktır. Ancak mevcut genetik varyasyonların evrimsel süreçlerle nasıl işlediği konusundaki geniş çaplı kanıtlar olağan DNA yapılarına sahip organizmalar adına teorinin genel geçerliliğini koruyacaktır. Fakat böyle bir gelişmede bu geçerliliğin uzun süreceğini sanmam.

Böyle bir durumda Evrim Teorisi kendisinin yerine geçecek yeni daha bütünleştirici biyolojik bir teoriyi bekliyor olacaktır.

Bu tartışma, bilim dünyasında büyük bir ilgi ve heyecan yaratır, çünkü canlılığın ve evrimin temel mekanizmalarını yeniden düşünmemize neden olur. Ancak kuvvetle muhtemel tanıdık DNA yapılarına dayanan çalışmalar, genetik çeşitliliğin evrimsel açıklamasını desteklemeye bir süre daha devam edecektir.

Peki, eğer bu olağan dışı DNA yapıları doğal seçilime tabi olacak genetik varyasyonlar üretebiliyorsa, o zaman ne olur?

Bu durum var olan Evrim Teorisi ile zaten uyum sağlar. Evrim teorisi, yeni keşifleri içerecek şekilde genişler.

Bu, teorinin esnekliğini ve açıklayıcı gücünü gösterir. (Bu zamana kadar elimize geçen neredeyse tüm yeni veriler Evrim Teorisi’nin gücünü artırdı. Kimileri için maalesef evet, ama artırdı kardeşim ya elden gelen bir şey yok.)

Üstüne bu olağan üstü genetik yapı, zamanla yeni türlerin oluşumuna yol açabilir ve biyolojik çeşitliliği artırabilir. Bu yeni fenomen kendi çapında mütevazi varlığını sürdürürken, mevcut evrimsel mekanizmalar bu yeni yapılarla birlikte yeniden değerlendirilir ve güncellenir.

Bu durumun yeni genetik çalışmalara yol açacağını da unutmayalım. (Bu olay olmasa da bu son cümleyi kuruyor olurduk çünkü genetik böyle bir alan. Emin olun ki biz evde çilekli muzlu açai bowlumuzu yerken de yep yeni genetik çalışmalara kendi kendine yol açılıyor. Genetikçilere sesleniyorum. DURUN ARTIK YETER. Ayıptır, günahtır, suçtur. Hepimizi kanser yaptınız hayvan herifler. Neyse şaka, sakinim…)

Velhasıl bu durumda, evrim teorisi daha da zenginleşir ve bilimsel bilgi birikimi genişler.

Ancak her iki durumda da biyolojideki bir çok temel iddia yeniden sorgulanacaktır. Mesela genetik kodun evrenselliği vs gibi. Uzatmadan devam edelim.

BU ARADA

Bazı istisnalar dışında, son yıllarda tanışık olmadığımız bir kodon veya baz tipiyle tabiatta karşılaşmasak dahi genetik kodun evrenselliğine meydan okuyan ve tabiatta rastladığımız genetik yapıların oldukça dışında yapıları laboratuvarlarda oluşturmaya ve test etmeye devam ediyoruz. Daha çok sentetik biyoloji alanındaki gelişmelerden duyduğumuz sentetik baz çiftleri ve genişletilmiş genetik alfabe çalışmalarından haberdarsanız yukarıdaki soruların bilim dünyasında evrim teorisine zaten her gün sorulduğundan emin olabilirsiniz.

Ancak evrim teorisi tüm bu testlerden hala başarıyla geçmiş durumda.

Örneğin doğal baz çiftleriyle birlikte bazı sentetik baz çiftlerini kullanarak büyüyebilen ve çoğalabilen yeni tür bakteriler üretmiş durumdayız.

Sentetik organizmaların evrime tabi olup olmamaları ise ap ayrı bir konu. Bu sentetik organizmalar, doğal seçilim süreçlerine tabi olabilecek genetik varyasyonlar üretebilirler. Ancak, bu varyasyonların ve adaptasyon süreçlerinin doğal organizmalarla aynı şekilde işlemesi hala araştırma konusu. Bununla birlikte, doğal ortamda bu organizmaların sürdürülebilirliği ve rekabet edebilirliği de hala inceleniyor.

Peki olur da şu anki canlı organizmalardan farklı olarak evrime tabi olmayan bir sentetik organizmayı labaratuarda geliştirirsek ne olur? Bu soru bu haliyle aslında çok iyi bir soru değil. Bir derdin karikatürize edilmiş hali ve haliyle kusurlu bir soru.

Hatta üzerine gidersek bu soruyla felsefenin kapısını dahi çalmamız gerekebilir. Orada işler çok karışıyor diyorlar. Ben demiyorum uzmanları öyle diyor derler ya. Burada olay öyle değil. Hem ben öyle diyorum hem uzmanları da öyle diyor :D

Mesela evrimleşemeyen derken, kendi popülasyonları arası gen ve özellik dağılımı nesilden nesile değişemeyen mi demek istiyoruz? Genetik çeşitlilik yaratmayan türde sentetik canlılardan mı bahsediyoruz? Yoksa genetik varyasyon gösteriyor ve popülasyonlar arası gen ve özellik dağılımı nesilden nesile değişse de zamanla küçülen ve hayatta kalamayan bir sentetik canlı popülasyonundan mı bahsediyoruz? Biyolojik uyum yeteneklerinin eksikliğinden mi bahsediyoruz? Farklı seçilim baskılarında genetik varyasyon olmaksızın bambaşka bir mekanizma ile hayatta kalmasından mı bahsediyoruz? Yoksa bambaşka, çok daha başka, inanılmaz başka bir şeyden mi?

Şu an yazmayı durdurmasam ve bu bülteni okuyan genetikçi arkadaşlarım bana yardım da etseler, tarayabileceğimiz her biyoloji makalesi adedince külliyatlar dolduracak sorulara kapı aralayabiliriz. Bunu da burda yapamayız.

DUR BİR DAKİKA, PEKİ YA EVRENSEL SON ORTAK ATA? Ta ta ta ta ta!! Vurdum seni evrim…

Evet, olur da tabiatta olağanüstü bir genetik yapının varlığı ortaya çıkarsa bu bize evrensel son ortak ata öngörüsünü de ciddi şekilde sorgulatır. Örneğin yeni bazlar keşfettiğimiz ve farklı bir kodon yapısına sahip bu gen ile daha önce istisnalar olsa da evrensel olduğunu kabul ettiğimiz şuanki tüm canlıların genetik yapısını oluşturan genetik yapının evrimsel ilişkisini incelediğimizde, olur da korkunç bir potansiyel ilişkisizlik tespit edilirse… Bamsss güncel evrim teorisi çöker(mi?) arkadaşlar...

Peki ne yaparız bu durumda?

Binlerce şey yapabiliriz de ben 1 tanesini söyleyeceğim.

Popülasyonlar arası gen ve özellik dağılımının nesilden nesile değişimini hale gözlemleyebildiğimiz ve tanışık olduğumuz olağan genetik yapıya sahip organizmalarda evrimi gözlemleyebildiğimiz kanıtlara hala sahip olduğumuz için bugünki Evrim Teorisi’nin temel iddialarını gözden geçirir ve Teoriyi modifiye eder, genişletiriz.

Oturur bu yeni tip canlı türünün başımıza açacağı tonlarca soru ile uğraşırız...

Belki de sadece bu tür canlıların çeşitlilik mekanizmalarını açıklayan yep yeni bir teori ortaya koyarız. Ne olacağını bilemeyiz.

Fakat böyle bir şey yaşanırsa sanırım biyolojide birleştirici bir teori ihtiyacı ortaya çıkacağı için mevcut teori günümüzün imkanlarıyla çok da ayakta kalmaz gibi duruyor
Belki de bir paradigma değişimine gidilir ve canlılığın aslında düşündüğümüz gibi bir şey olmadığı ortaya çıkar. Bu da beni çok heyecanlandırır. Sonra yeni bir teori ile yola devam edilir. O da şanslıysak tabi.

Daha onlarca şey söylenebilir.

Yan yatıp çamura batırıyorum ve sürekli yeniden başınıza bir evrim teorisi çıkarıyorum değil mi? Ama durum bu. Çünkü canlılığın çeşitliliğini açıkladığımız mekanizmaların hangisini zorlayan bir veri ile karşılaşacağımıza göre Teori’nin toptan mı çöpe atılacağı yoksa modifiye mi edilmesi gerektiği değişecektir. Yüz binlerce örnek, soru ve ihtimali bir bültene sığdıramayız ki?

İçinizden, Allah yarattı dememek için her şeyi dedin be kardeşim diyorsanız. Demeyin.

Evrim canlıları kimin yarattığı ile ilgili iddialar barındıran bir teori değildir.
Öyle biliyorsanız yanlış biliyorsunuz. Size öyle anlatışmışsa yanlış anlatılmış.
Evrim Teorisi, genel olarak canlılığın nasıl bu denli çeşitlendiğiyle ilgilenen bir teoridir. Biyolojik dünyanın temel bir fenomeni olan bir olgu ile ilgilenir.

Allah yarattı da demez yaratmadı da. İlgili yazı için : https://lartesnotlar.com/posts/evrimnedegildir

Peki ben bu teoriyi toptan çöpe atmak istiyorum, başka ne yapabilirim diyorsanız.

Aklınıza ilk olarak türlerin evrimsel tarihlendirmesini yaptığımız zaman çizelgesinde değişiklik yaratacak yeni fosillerin bulunması gelebilir. Bu da gayet akıllıca olur.

Fakat işler o kadar da kolay değil.

Elimize geçecek yeni fosillerle, bazı türlerin evrimsel tarihlerinde gerçekleşecek değişiklikler veya o türün evrimsel tarihi ile ilgili ortaya çıkacak yeni problemler güncel Evrim Teori’siyle öyle hemen çelişemez.

Temelde bu problemler zaten evrim biyolojisinin alanıdır.

Yeni tarihlendirmelerin kendisini de bizatihi evrim biyolojisinin hatta evrim genetiğinin imkanlarını kullanarak yaparız.

Türlerin evrimsel tarihleri değişebilir çünkü bu tarihlendirmeler birer tahmindir. Ancak öyle bildiğimiz tahminlerden değillerdir. Elimizdeki veri ve tekniklere dayalı eğitimli tahminlerdir.

Sadece fosil kayıtlarından değil, eldeki genetik verilerin de ışığı ile geliştirilen yeni teknikler de türlerin kendilerine yakın görünen diğer tür ve kuzenleriyle arasındaki evrimsel ilişkileri anlamamıza yardımcı olur.

Bu yüzden siz gider de Pre-Kambriyen Dönemi veya Erken Paleozoik Dönemi fosili olarak kabul edilebilecek yaşta bir modern insan fosili bulursanız çıkar paşalar gibi ‘noldu kardeşim, hani evrim vardı’ diyebilirsiniz. Böyle bir şey mümkün gözükmese de eğer gerçekleşirse bunu bizden önce bu keşfin sahipleri diyecektir. Çünkü bilim tam olarak böyle olmasa da :) böyle ilerler.

Mesela illa Erken Paleozoik Dönem’den modern insan fosili bulmanıza gerek yok. Oldu ki bir organizmanın genetik yapısı, evrimsel ağaçta beklenmedik bir yerde ortaya çıkar da teorinin açıklayıcı alanını yerle bir edecek kadar büyük bir uyumsuzluk gösterirse, bu durum da evrim teorisini zorlayabilir. Ancak, mevcut genetik veriler, evrim teorisinin güçlü bir şekilde destekliyor.

Yok bana yetmez ben Evrim Teorisi’ni mezara göndermek istiyorum diyorsanız:

Evrim teorisi, doğal seçilim, genetik sürüklenme, mutasyonlar ve rekombinasyon gibi mekanizmaların birlikte çalıştığını varsayar. Bu mekanizmaların çalışmadığını veya yanlış olduğunu göstermek bu zamana kadar yapılan bütün çalışmaları yeniden sorgulatır.

Küçücük bir örnek verirsek, seçilimin biyolojik canlıların adaptasyonunu sağlayamadığını bile kanıtlamanız yeterli. Ancak, biyolojik araştırmalar, bu mekanizmaların doğada nasıl işlediğini ayrıntılı olarak ortaya koymuş durumda. Eğer Evrim Teorisi’ni çürütmek istiyorsanız bu çalışmalar ellerinizden öper dostlar.

Yukarıdaki senaryoların her birine 5-10 sayfa yazabiliriz. Her senaryoyu olabildiğince tek bir tarafından tutup açıklama gayreti gösterdim. Bile bile eksik bıraktım. Her baktığımda şu da olabilir, bu da olabilirdi deyip ekleme yapasım geliyor. Fakat buna engel olmam gerekiyor. Çünkü yağmurlu bir pazar 50-60 sayfalık bir bültene biraz dar gelebilir.(Boston’ı referans aldım. Burası baya güneşli fakat bu bülten yayınlandığında yağmurlu da olabilir. New England böyle bir yer...)

Evrim önemli işlerimizin en önemsizlerinden birisidir. Tapılacak veya düşman olunacak bir açıklama paketi de değildir. Biyolojik dünyadaki çeşitliliği açıklayan, canlı çeşitliliğinin yanı sıra, canlıların zamanla nasıl değiştiğine ve uyum sağladığına açıklamalar getiren bir bilimsel açıklamalar sepetidir. Evrimsel biyoloji ise bu dünyadaki varlığımızı sürdürürken şahit olduğumuz ve adına canlılık dediğimiz bu mucizevi fenomenin kendisine dair hayretimizi ve marifetimizi artıran bir bilimsel sahadır. Kavgaya gerek olmadığı gibi keskin kabullere girişmeye de gerek yok. Sadece izlemeye, anlamaya, görmeye, şu an olanı olduğu kadarıyla kavrayıp tadını çıkarmaya ihtiyaç var.

Var olan evrim teorisini kabul etmesek bile onu doğru anlama ve anlatma gayreti göstermeliyiz.

Geçmiş bültenlerde de ifade ettiğimiz gibi;

Bir şeyin karşısında duracaksak önce onu doğru anlamalı, inanmıyorsak dahi onu anlatırken hakkında yalan söyleme zayıflığı göstermemeliyiz.

Ne iknaya gerek var ne kavgaya ne de gürültüye. Sadece dürüst olmaya gerek var. Mesele, bu kadar basit.

Muhabbetle,

Yavuz

Yavuz Caner

Lütfen yorumlarını ve iletmek istediğin mesajı bu e-maile karşılık vererek bana ulaştır.

TWITTER
INSTAGRAM
YOUTUBE
SPOTIFY

Cambridge, Massachusetts
Unsubscribe · Preferences


Defterimdeki notlarımı paylaşıyorum.


Read next ...